29 Haziran 2007 Cuma

Kentleştirilmesine izin verilmeyen mahsun bir anadolulu İstanbul çocuğu

Kent gerçeğini yaşayamayan veyahut da acizane bir mazlumluk sergisine kavuşan bireylerin başkalaşmış öte diyarlardaki kendilikleri...

Yaşam alanında ilkleşen bir yaşam süreci. doğulan ve gelişilen bir alan... küçük ya da büyük... sıkışık kent olgusu... darmadağın ve inşaa olmamış kent kültürü...
doğduğunda çıplak ayaklarını bastığın o mahsun toprağın senin kanına hücum edeceğini nerden bilebilisin ki... ya da sana senin komşu çocuklarının bileneceğini...

verilmeyen kentlilik ve alınmayan kültür... ve taşınmayan sosyal miras... sanırım mahsunların mazlumane adsız kimliklerinin betimlemesi bu olsa gerek!!!
yabancılaşan birey ve topluluk gelişiminin nacizane nezdinde olayı irdelersek, sanırım yegane gerçek de bu olsa gerek; "Kültür, acizane bir lütuf değildir ki verilsin... Eşek gibi almayı bileceksin!.." Alınmayan ya da alınamayan kent kültürü, kendinden sonra gelenlere boş bir sığlık bırakmaktan başka bir şey yapmayacaktır... Kültür, yaşam alanlarımızı keşfetmekten çok onları yaşayabilmekle özdeşik bir gerçekliktir... ondan gayri, kentsiz ve kültürsüz şehir romantiklerinin yegane sığınağı soluk aldıkları başkalaştıran başka diyarların nacizaneden yoksun kültürleri olacaktır...

Kültürsüzleşmemek adına; kent kültürünün bilinçlenmesi salığıyla...

Hiç yorum yok: