3 Temmuz 2007 Salı

Taner Akçam'ın Mektubu

Hurriyet gazetesinin hakkimda yaptigi yayin > konusunda > ekteki aciklamayi > yaptim. Dagitimi konusunda yardimci olursaniz > sevinirim. > Saygilar > taner akcam >


> -- > Taner Akcam > Visiting Associated Professor > History Department > Center for Holocaust and Genocide Studies > University of Minnesota > 100 Nolte Center > 315 Pillsbury Drive SE > Minneapolis, MN 55455 > > tel (612)624-2988 > fax (612)626-9169 > > > > >

Bir Kampanya’nın Düşündürdükleri > >

Hürriyet gazetesi 21 ve 23 Haziran 2007 tarihleri > arasında şahsımı karalamaya yönelik bir dizi > haber yaptı. İlk bakışta bir olayın perde > arkasını anlatıyor havasını veren bu haber > dizisi aslında bir “Taner Akçam’ı linç > kampanyası” niteliği arzediyor. Konu benim 18 ve > 25 Mayıs 2007 tarihlerinde AGOS gazetesinde > yayınladığım iki yazı ile ilgili. Bu > yazılarımda, uzun bir süreden beri özellikle > ABD’de aleyhime yürütülmekte olan kampanyada, > “Holdwater” takma isminin ardına saklanarak, > sahibi olduğu http://www.tallarme niantale. com > sitesi üzerinden önemli bir rol oynayan bir > muhbirin esas kimliğinin Murad Gümen olduğunu > açıklamıştım. > Radikal Gazetesinin, Radikal 2 ekinde 4 Mart 2007 > tarihli yazımda ayrıntılı olarak anlattığım > gibi özellikle Kasım 2006 yılında “A Shameful > Act: The Armenian Genocide and the Question of > Turkish Responsibility” adlı kitabımın > yayınlanmasından sonra, şahsıma karşı belli > bir merkezden organize edildiği belli olan, > sistematik bir kampanya başlatılmıştır. > Kampanya esas olarak, benim bir terörist olduğum, > Türkiye’de Amerikalıları öldürdüğüm veya > öldürülmelerini organize ettiğim, 1976 yılında > terörist faaliyetlerim nedeniyle Türkiye’de > hapse atıldığım vb. biçimindedir. > Bu karalama kampanyasının bir parçası olarak, > ev ve işyeri adresim, telefon numaralarım > İnternet ortamında dağıtıldı, “haine selam > gönderme” çağrıları yapıldı. “You Tube” > internet sayfasına terörist eylemlerimi > açıklayan videolar kondu. Ölüm tehditleri > içeren emailler aldım. Kitabın tanıtımı > nedeniyle değişik üniversitelerde düzenlenen > tanıtım toplantılarım engellenmeye > çalışıldı. 1 Kasım 2006’da New York > Üniversitesi’de fiziki olarak saldırya > uğradım. Ve nihayet 16 Şubat 2007’de > Kanada’ya girerken, “terörist olduğum > şüphesi” ile 4 saat göz altında tutuldum. > Murad Gümen, nâm-ı diger “Holdwater” bu > kampanyada önemli bir rol oynuyordu. İnternet > sitesinde benim 1973-5 dönemlerinde, öğrenci > olayları sırasında, bildiri dağıtmak, afiş > aşmak nedeniyle, tarihlerini benim bile unuttuğum > kısa süreli göz altına alınmalarımı terörist > eylemlerimin listesi olarak sunuyor ve > “terörist” olduğum konusunda Amerikan > yetkililerine şikayet dilekçeleri verilmesi > çağrısı yapıyordu. Ayrıca Amerikan > yetkililerini de bu teröriste karşı görevlerini > yapmaları için uyarıyordu. > Şahsın sitesinde hakkımda yer verdiği > bilgiler, son derece sistemli ve organize bir tarzda > internet ortamında ulaşabilen her yere konuyordu. > Bunlardan birisi de internet Ansiklopedisi Wikipedia > idi. Kanada’da göz altına alınmam sırasında, > görevliler, Wikipedia’daki bu şahsın > sitesindeki bilgilere dayanılarak yazılanları > aleyhimde delil ve göz altına alınma nedenim > olarak sundular. > Sonuç olarak, ben AGOS’taki yazılarımda tüm > bu kampanyayı Holdwater adının arkasına > gizlenerek sürdüren bir muhbirin gerçek > kimliğini açıkladım o kadar. Hürriyet aleyhime > yürütülen sistemli kampanyayı organize eden bu > muhbirin gerçek kimliğini açıklamamı bir suç, > bir ahlaksızlık olarak okurlarına sunuyor. Bu > şahsın hayatını tehlikeye attığım iddia > ediliyor. Bildiğim kadarıyla, aleyhime > yürütülen ahlaksız kampanyanın sahibi Murad > Gümen’e yönelik herhangi bir kampanya yok. Ve > yine bilinmesinde fayda var ki, eğer Murad > Gümen’in şahsına yönelik, kendisinin bana > yönelik organize ettiği kampanya türünden bir > kampanya olursa, onu herkesten önce ben savunurum. > Hürriyet gazetesinin Murad Gümen’i savunarak, > aleyhime başlattığı kampanya iki nedenden > dolayı son derece düşündürücü. Birincisi, bu > kampanya Hrant Dink aleyhine başlatılan linç > kampanyası ile ciddi benzerlikler göstermekte. > Hrant Dink’in Sabiha Gökçen’in bir Ermeni > olduğunu açıkladığı makalesi de AGOS’da > yayınlandıktan bir müddet sonra Hürriyet > Gazetesinden manşete taşınmış ve onun aleyhine > “vatan haini” olduğu “Türklüğe ihanet > ettiği” yolunda kampanyalar sürdürülerek, > öldürülmesi ile sonuçlanan olaylar dizisi > tetiklenmişti. Benim bundan tam bir ay önce > AGOS’da yazdığım bir yazıyı başlığına > taşıyan gazete, Emin Çölaşan gibi köşe > yazarlarının da katılmasıyla, aleyhimde “vatan > haini” ve “Türkiye’ye ihanet etmekte” > olduğum üzerine sürdürülen bir kampanyayı > başlatmış görünüyor. > Hürriyet’in kampanyasının düşündürücü > olmasının ikinci nedeni benim 11 Haziran > 2007’de, yani bu kampanyadan tam 10 gün önce, > Holdwater’ın kimliğin açıkladığım için bir > tehdit mektubu almış olmamdır. Gerçek kimliğini > saklayan ve beni ölümle tehdit eden şahıs aynen > şunları yazıyordu: “Bugün bizler yasal > sınırlar içerisinde senin ve dostların olacak > mahlukatlar ile mücadele etmeye başlıyoruz. Ancak > bundan sonuç alamazsak başka alternatif yollara > başvuracağız. Dünyadan senin gibi lağım > mikrobunun silinmesi, dünya barışı ve gerçekler > için daha iyi olacaktır...Yarı n senin için çok > daha zor olacak. Dua etki bir an önce şeytan seni > götürsün, yoksa bu dünyada cehennemi yaşamaya > başlayacaksın... . Holdwater'ı keşfettin > sanıyorsun... Ancak çok yanılıyorsun. Çünkü > dünyada milyonlarca Holdwater var şu anda... > Birgün sen ve senin vahşi ermeni kankaların bu > Holdwater denizinde boğulacaksınız... > Gerçekler acıtır..., hemde çok acıtır. > Birgün bu acıyı öyle bir hissedeceksin ki bu > satırları okurken nasıl olduğunu > hatırlayacaksı n.” Hürriyet Gazetesinin > aleyhimde başlattığı kampanyanın karakteri ile > bu tehdit emailinde dile getirilenler arasındaki > benzerlik ürkütücüdür. > Tehdit’in sahibi mektubunu, “Ben kim miyim? > Öğreneceksin Taner, öğreneceksin”, sözleriyle > bitiriyor. Belki de Hürriyet’in başlattığı > kampanya ile bu kişinin kim olduğunu > öğrenemeyeceğim ama nelere kadir olabildiğini > öğrenmiş bulunuyorum. > Bu noktada benim yapabileceğim tek şey, > hakkımda T.C.K’nın 301. maddesine göre > soruşturma açan Cumhuriyet Savcısına > söylediklerimi tekrar etmektir: > 1. Ben ABD’de Minnesota Üniversitesinde > çalışan bir tarih hocasıyım. > 2. Bilimsel çalışmalarım sonucunda oluşan > kanaatimi, bilgilerimi kitap ve makalelerime > aktarıyorum. > 3. Herhangi bir dini ve milli gruba hizmet veya > bir milleti aşağılamak için değil, bilimsel > çalışma sonucu oluşan düşüncelerimi basın > özgürlüğü ve akademik düşünce özgürlüğü > çerçevesinde yazılarıma aktarıyorum. > 4. Bu bağlamda, 1915 yılında Ermenilere > yönelik uygulanan İttihat ve Terakki Partisi > politikalarını n, 1948 Birleşmiş Milletler > Soykırım Sözleşmesine göre soykırım olarak > tanımlanabileceğini düşünüyorum. > Bilebildiğim kadarıyla bu fikirleri dile > getirmek bir suç değildir. Aksine bilgi ve > belgeler ortaya çıkarsa, bu konudaki kanaatimi > değiştirebileceğim gibi yeni ve farklı fikirler > de ileri sürebilirim. > Hürriyet gazetesi, Murad Gümen’e ve onun > kişilik haklarına sahip çıkarak bana, büyük > bir ahlak dersi vermek istiyor. Gazete, eğer > insanların hayatlarına yönelik açık tehdit > kampanyaları konusunda cidden duyarlı olmak > istiyorsa, öncelikle temel bir ahlaki kuralın > savunuculuğunu yapmalıdır. Araştırdığı > konuda kitap yayınlamak gibi en sıradan insani > hakkını kullanan bir bilim adamına yönelik, hem > de isim saklanarak saldırı kampanyaları organize > etmek, muhbirlik yapmak son derece ahlaksız bir > davranıştır. Tek suçu 1915 hakkında Türkiye > Devleti tarafından savunulan resmi tezin dışında > fikirler ileri sürmek olan bir bilim adamına > karşı aylardır sürdürülen linç kampanyası > konusunda Hürriyet gazetesinin söyleyecek bir > şeyleri yok mudur? Hürriyet gazetesi, saldırı ve > karalama kampanyaları organize eden, isim > saklayarak muhbirlik yapan bir kişinin > davranışlarını ahlaki bularak bu kişinin > işlediği ahlaki suça > ortak olduğunun farkında değil midir? > Durum endişe vericidir ve ürkütücüdür. Tarih > konusunda farklı düşündüğü için bir > akademisyen, “Vatan Haini”, “İhanet > içinde”, “Türk ve Türkiye Düşmanı” > sıfatları ile tanımlanarak linç edilmek > istenmektedir. Hürriyet gazetesi, yaptığı yayın > politikasıyla yeni bir cinayetin kamuoyunu > hazırlamak görevine soyunmuş gibi görünüyor. > Beni en çok üzecek olan, gerek Türkiye > Cumhuriyeti devleti yetkililerinin, gerekse > Hürriyet gazetesinin kendileri için önemli > olduğununu düşündükleri bir konu için sıradan > bir muhbirin arkasına sığınmak ihtiyacını > duyacak kadar düşkün olmalarıdır. Ne > Türkiye’nin, ne Hürriyet’in doğru buldukları > fikirleri savunmaları için bir muhbire muhtaç > olacak kadar küçülmelerine gerek yoktur. Bu hangi > zihniyettir ki, Hürriyet gazetesi, ülkesine > serbestçe girip çıkan, hakkında terörizm suçu > nedeniyle herhangi bir kovuşturma olmayan bir > vatandaşı hakkında, ABD’de terörizm suçlusu > olduğu yolunda kampanya yapılmasına, onun > işiyle, ekmeği ile oynanmasına onay vermekte, ve > bu kampanyayı yapan Murat Gümen’i göklere > çıkarmatadır. > Üzerinde konuştuğumuz konu, tarihle yüzleşmek > gibi, Türkiye’nin en can alıcı, en hayati > sorunlarından birisidir ve bu sorun, > adıyla-sanıyla savunduğu fikirlerin arkasında > durma medeni cesaretini gösterecek özgür > bireyleri gerektirir, muhbirleri değil. Tarihsel > hakikatlerin ortaya çıkartılması ve demokratik > ve özgür bir toplum kurma yolunda ihtiyacımız > olmayan tek şey yazdıklarının arkasında bile > durmayı beceremeyen muhbirlerdir. > Türkiye’nin tarihi ile yüzleşmesi, ülkemizde > ve bölgemizde farklı ulus ve halklar arasında > barışın ve demokratik ilişkilerin yerleşmesi > için bir zorunluluktur. Ancak tarihi üzerine > konuşmayı başarabilen uluslar, demokratik ve > özgür bir gelecek kurabilirler. Tarih üzerine > açık konuşmayı bir suç olarak telakki etmek, > bunu savunanlar karşısında muhbirlik faaliyetine > girme ve linç kampanayası organize etmek > işlenebilecek suçların en büyüğüdür. > Tüm basını ve kamuoyunu aleyhime yürütülen > bu linç kampanyası karşısında sessiz kalmamaya > davet ediyorum. Eğer bu kampanya bu tarzda > sürdürülmeye devam ederse, sadece benim, ailemin > ve yakınlarımın hayatı değil, Türkiye’nin > özgürlüğünü arayan geleceği de tehlikeye > girecektir. Tarih üzerine konuşmanın suç > olmadığı, farklı düşünen insanların linç > edilmelerine çağrı yapmanın büyük bir > ahlaksızlık olduğu öğrenilmedikçe, demokratik > ve çağdaş bir yarın inşa edilemez.

Hiç yorum yok: